Mehmet Akif'in Mektupları
"Müşkili nist ki âsân neşeved
Merdiven bayed ki her âsân neşeved"
(Bir kimse korkmadıktan sonra, halledilmeyecek müşkülü kalmaz.)
Bu eser her zaman merak edilen ilginç yaşam öyküsü ile güncelliğini koruyan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un ailesi ve yakın dostlarına yazdığı mektuplardan oluşmaktadır.Mektupları okudukça Akif'in kişiliği, samimiyeti, yaşadıkları, maddi sıkıntıları, edebi gayesi ve yazı aşamaları vb. durumlar hakkında fikir sahibi oluyoruz.
" Ulvi gayelere müteveccih bulunan emekler hicrana uğraşa da hüsrana uğramaz."
Beni en çok şaşırtan kısım oğlu Emin ile ilgili yazıları idi. Akif yakın dostu Fuat Şemsi'ye yazdığı mektupta kendisi Mısır' da iken İstanbul' da olan oğlu Emin'i kontrol etmesi hususunda ricada bulunuyor. Hatta Emin için " Oğlan ahmaktır. Senelerden beri uğraştığım halde yalan söylemekten vazgeçiremedim. Yarım saat sonra meydana çıkacak yalanlarla işini görebileceğine inanan sersemlerden..." diyerek dert yanıyor. Emin'i babası bir müddet Mısır' a yanına alır. Emin, 1934 yılında İstanbul'a geri döner ve askere gider. Askerdeyken de çeşitli sıkıntılar yaşar. Bir türlü doğru yolu benimsemediği söylenen Emin bir avare olur. Bir süre akıl hastanesinde kalır. Daha sonra babasının bazı dostlarının yardımı ile Bursa Karacabey'de sakin bir hayat sürmeye başlar hatta evlenir. Bu sakin hayatı çok uzun sürmez, eşini de kaybeder ve tekrar İstanbul'a gelir. Burada eski düzensiz yaşantısı devam eder. 8 Şubat 1967'de Emin Ersoy'un ölüsünün Beşiktaş'ta kamyon içinde bulunduğu gazetelerde yazar. Milli şairimizin oğlunun bu şekilde son bulan hazin hikayesi insanları derinden etkiler.
Bu eserde Akif'in ailesine yazdığı mektupların yanında Mahir İz ile olan yazışmaları da çoktu. Mektuplarda kendisi de zor şartlar altında iken bile nasıl çevresine yardımcı olmaya çalıştığını görüyoruz.
Her cümlesi dolu dolu güzel bir lisan ile dilimizin inceliklerini hissettiğimiz mektuplardan oluşan bu eseri severek okudum ve milli şairimizi daha yakından tanıma imkanı buldum. Akif'in Prenses Emine Abbas Halim Hanımefendi'ye yazdığı mektupta dünyada en beğendiğim söz dediği şiirle noktalıyorum.
" Ne yare yaradı cismim, ne bana, bilmem hiç,
İlahi, ben bu bir avuç türabı neyleyeyim?"
"Müşkili nist ki âsân neşeved
Merdiven bayed ki her âsân neşeved"
(Bir kimse korkmadıktan sonra, halledilmeyecek müşkülü kalmaz.)
Bu eser her zaman merak edilen ilginç yaşam öyküsü ile güncelliğini koruyan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un ailesi ve yakın dostlarına yazdığı mektuplardan oluşmaktadır.Mektupları okudukça Akif'in kişiliği, samimiyeti, yaşadıkları, maddi sıkıntıları, edebi gayesi ve yazı aşamaları vb. durumlar hakkında fikir sahibi oluyoruz.
" Ulvi gayelere müteveccih bulunan emekler hicrana uğraşa da hüsrana uğramaz."
Beni en çok şaşırtan kısım oğlu Emin ile ilgili yazıları idi. Akif yakın dostu Fuat Şemsi'ye yazdığı mektupta kendisi Mısır' da iken İstanbul' da olan oğlu Emin'i kontrol etmesi hususunda ricada bulunuyor. Hatta Emin için " Oğlan ahmaktır. Senelerden beri uğraştığım halde yalan söylemekten vazgeçiremedim. Yarım saat sonra meydana çıkacak yalanlarla işini görebileceğine inanan sersemlerden..." diyerek dert yanıyor. Emin'i babası bir müddet Mısır' a yanına alır. Emin, 1934 yılında İstanbul'a geri döner ve askere gider. Askerdeyken de çeşitli sıkıntılar yaşar. Bir türlü doğru yolu benimsemediği söylenen Emin bir avare olur. Bir süre akıl hastanesinde kalır. Daha sonra babasının bazı dostlarının yardımı ile Bursa Karacabey'de sakin bir hayat sürmeye başlar hatta evlenir. Bu sakin hayatı çok uzun sürmez, eşini de kaybeder ve tekrar İstanbul'a gelir. Burada eski düzensiz yaşantısı devam eder. 8 Şubat 1967'de Emin Ersoy'un ölüsünün Beşiktaş'ta kamyon içinde bulunduğu gazetelerde yazar. Milli şairimizin oğlunun bu şekilde son bulan hazin hikayesi insanları derinden etkiler.
Bu eserde Akif'in ailesine yazdığı mektupların yanında Mahir İz ile olan yazışmaları da çoktu. Mektuplarda kendisi de zor şartlar altında iken bile nasıl çevresine yardımcı olmaya çalıştığını görüyoruz.
Her cümlesi dolu dolu güzel bir lisan ile dilimizin inceliklerini hissettiğimiz mektuplardan oluşan bu eseri severek okudum ve milli şairimizi daha yakından tanıma imkanı buldum. Akif'in Prenses Emine Abbas Halim Hanımefendi'ye yazdığı mektupta dünyada en beğendiğim söz dediği şiirle noktalıyorum.
" Ne yare yaradı cismim, ne bana, bilmem hiç,
İlahi, ben bu bir avuç türabı neyleyeyim?"
Yorumlar
Yorum Gönder